Ana Sayfa
Sinopsis (Lütfen Yorum Yapmayı İhmal Etmeyin)
“Çanakkale Emanetleri”
Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da başladıktan sonra Osmanlı hala taraf olmamıştır. Savaş başlamadan 15 gün önce Hindistan’ın Ahmadabat bölgesinde yaşayan Müslümanların lideri Şeyh Abdullah dönemin Halifesi ve Osmanlı Padişahı Sultan Reşad’a bir mektup yazar. Şeyh Abdullah ülkesini yüzyıllardır sömüren İngiltere’yi savaşın en büyük aktörlerinden biri olduğunu görmüş ve savaş sırasında çıkacak karışıklıktan yararlanıp, tüm Hindistan’a yayılacak bir bağımsızlık hareketi başlatmayı planlamaktadır. Bu durum için Osmanlıdan yardım talep etmektedir. Sultan Reşad hükümet yetkililerini toplar ve durumu değerlendirir. Toplantıda ağırlık asker göndermeme tarafındadır. Fakat Sultan Reşad duruma kayıtsız kalmayıp saray muhafız bölüğünün Hindistana gönderilmesini uygun görür. 140 askerden oluşan bölük hazırlıklarını tamamlayıp, Eylül ayında gemiyle yola çıkar. Bölüğün komutasını gönüllü Binbaşı Osman Bey, rehberliğini ise mektup getiren elçi Abbas yapmaktadır. Bölükte Anadolu’nun her bölgesinden askerler vardır. Askerlerden birisi 23 yaşındaki Bozoklu Haşim Çavuş’dur. Bölük Hindistan’a ulaşıp Şeyh ve etrafındakiler ile tanışır. Şeyh’in etrafında 400 kadar vatansever çiftçi vardır. Bu insanların askeri eğitimlerini daha önce İngiliz ordusunda görev yapmış sonradan ayrılıp vatanseverler birliğine katılmış Hindistan asıllı Yüzbaşı Emir vermektedir. Emir 33 yaşında Müslüman ve karizmatik bir yapıya sahiptir. Haşim Çavuş Emir’e her yönüyle hayran olmuştur.
Osmanlı askerlerinin desteğini alan vatansever Hindistanlılar ilk görev olarak Nadiad denilen bir kasabayı ele geçirmek için yola çıkarlar. Burası toplanan vergilerin depolandığı bir karargahtır. Bölgenin ele geçirilmesinde Emir’in yaptığı kusursuz plan herkesi kendisine hayran bırakır. Nadiad yine çok geçmeden harika bir plan ile savunulur. Durumun ciddiyetini anlayan İngilizler daha büyük bir kuvvetle tekrar bölgeyi ele geçirmek için hazırlık yapmışlardır. Bu durumu öğrenen Emir 60 kişilik bir milis güç kurup, İngiliz birliğine pusu kurmak için yola çıkar. Milis güçte Emir ile samimiyetleri artan Haşim Çavuş da vardır. İngiliz alayına pusu için uygun bir yer bulunur. Kayalık bir vadi ve nehir yatağı bulunan bir yerde yollar kesilir. Bu arada şiddetli Muson yağmurları yağıyor, nehir coşkun akıyordur. Milis gücün kayalıkların tepesine çıkması için yol arayan Haşim Çavuş farkında olmadan atıyla nehire çok yaklaşmıştır. Şiddetli bir gök gürültüsü sonucu şahlanan at Haşim Çavuşu Nehire düşürür. Emir kimsenin atlamasına izin vermez, kendisi nehire atlar. Nehir suları ikisini de limanın bulunduğu havzaya kadar sürükler. Burada İngilizlere esir düşerler. İngilizler ikisini de gemilerde tayfa olarak çalıştırırlar. Yaklaşık iki ay süren gemideki esaretten bir fırsat bulup kaçarlar. Kaçtıkları liman Avustralya kıtasındadır. Burada bölgedeki köylerin birinde yaşayan John isimli bir adamla tanışırlar. John’un büyük oğlu Kevın askerde olduğundan koyunlarını 18 yaşındaki kızı Sofia ve 13 yaşındaki oğlu Alex otlatmaktadır. John bu yabancılara yanında çalışmalarını teklif eder. Bir süre çalışmayı kabul eden Emir ve Haşim’i herkes Hintli çobanlar olarak tanır.
Beş ay kadar geçen sürede Emir ve Haşim, John ve ailesiyle samimi ilişkiler kurarlar. Nisan ayında Kevın ailesiyle vedalaşmak için köye gelir. Kevın Müttefik Devletlerin donanma ile geçemedikleri Çanakkale’yi karaya asker çıkararak geçmek isteyen İngilizlerin kıtada kurduğu Anzak adı verilen birliğe yazılmıştır. Babası gitmesini istemez ve sert tartışmalar yaşanır. Fakat Kevın yine de gider. Emir ve Haşim John’dan tartışmaların sebebini öğrenince Haşim’in yüzü bembeyaz olur. O gün akşam John’a durumu anlatıp, Emir ile birlikte tekrar asker olmaya karar verirler. Fakat mücadelelerini kıtada başlatacaklardır. Bölgede iki tren deviren, bir posta ofisini yakan ve bir karakol basan Emir ve Haşim o topraklarda şehit olacaklardır. Emir ayrılmadan önce John’a göndermesi için bir mektup vermiştir.
Bütün bunlara şahit olan Alex 1993 yılında Anzak askerlerinin yakınlarının ziyaret ettiği Çanakkale’ye gelir. Burada anıt görevlisi Süleyman Bey’e ve Anıtlar Müdürü Ahmet Bey’e onların hikayelerini anlatır ve onlara ait bazı eşyaları getirip teslim eder.
Süleyman Bey 2012 yılında şehitliğe ziyarete gelen bir öğrenci gurubuna hikayeyi anlatır. Öğretmen Sedat Bey Alex’in getirdiği asıl emanetin onların hikayesi olduğunu anlar ve emaneti kendisine yüklenmiş kabul eder. Bunun için Süleyman Bey’den izin isteyip hikayeyi kitap yapmak ister. Süleyman Bey kitap olması için Sedat öğretmene anlatması gereken başka şeylerin olduğunu söyleyip o gün Sedat’ı misafir eder. Sedat’a 1993 ten sonra Alex’den gelen bir mektubu okur. Alex bu mektubunda sonraki yaşantısından, Hindistan’daki mücadelenin sonucuna kadar bir çok konuya değinmiştir. Son olarak Alex’in Çanakkale’ye bir emaneti daha vardır. (2003 tarihinde Mechul Asker Anıtı olarak mezarı yapılan Şehidimizin gövdesinden ayrılmış kafası)